HAPSEDİLMİŞ BEDENLER 

Akli dengesi bozuk olanların kendi kendilerine ve çevrelerini engellemek için, deli gömleği üretilmişti. Bu gömlek, "deli" olduğu düşünülen kimselere, " akıllılar" tarafından zorla giydirilirdi. Korse de bedeni kontrol etmek üzere üretilmişti. Güzellik mitine zarar verecek bir sarkma, taşıma, pörsüme kontrol altına alınarak gözlerden gizlenmeliydi. Yaşlılığı doğal bir süreç olmaktan daha çok bir çeşit hastalık olarak düşünen "gençlik dini", korse aracılığıyla yaşlılık "hastalığını" denetim altına almaya çalışıyordu. Beden, korse denilen bu dar hücreye kapatılarak ehlileştirilmeye çalışılıyordu.

1840'lı yılların sonunda, bedeni ince gösterecek dar giysiler iyice yaygınlaşmıştı. Kadınlar korse aracılığıyla bellerini mümkün olduğu kadar ince göstermeye çalışıyorlardı. Bunun ciddi sağlık sorunlarına yol açtığının kanıtlanmasına rağmen kadınlar, korseden vazgeçmiyor, güzellik adına, deri ve balina kemiğinden yapılmış korsd.er.in verdiği her türlü ıstıraba katlanıyorlardı. 

Korse kullanımı 1840'lı yıllarda yaygınlaşsa da ince bir bele sahip olma tutkusu, bu tarihten çok önceleri de vardı. Ortaçağda bir Fransız kraliçesi, hizmetindeki kadınlara, bel ölçülerini 25-33 santimde tutmalarını emretmişti. Hizmetlilerin bu işi  başarmak için bedenlerini nasıl bir cendereye soktuklarını tahmin etmek hiç de güç değil. Anlatıldığı kadarıyla, Rönesans döneminde bir Medici düşesi demir korse giyerek bel ölçüsünü 33 santim olarak korumayı başarmıştı. Korseler, 19. yüzyıl başlarına kadar, 1,5 santim kalınlığında deriden yapılıyordu. Korse giymiş kadın, "göğüslerinden kalçalarına dek incecik boru geçirilmiş bir karıncaya" benziyordu. Bu, bugünün magazin diliyle söylersek, pek de "yürek hoplatan bir görüntü" değildi. 

Korse takan kadınların sırt ve karın kasları öylesine zayıflı. yordu ki, zavallılar korsesiz dik oturamıyor, hatta yatarken bile korse giymek zorunda kalıyorlardı. Bütün ömrünü korse takarak geçirmek zorunda kalan kadın sayısı hiç de az değildi.

Korse kullanan kadınlar, ince belin cinsel cazibeyi artırdığını düşünüyorlardı. Bu, tartışmaya açık bir şeydi; ama küçücük göğüslerin bile korse sayesinde çenenin altına kadar yükselerek görkemli bir hal aldığı kesindi. 

Korse, kadınlara hem fiziksel hem de psikolojik zararlar vermişti. Viktorya döneminde yapılan otopsiler, korsenin kadınların karaciğerlerine ciddi zararlar verdiğini ortaya çıkarmıştı. Bazı raporlar, karaciğerin neredeyse ikiye bölündüğünü gösteriyordu. 1837'de, kadınların korse yüzünden deforme olan göğüsleri ve omurgalarının üzerine bir kitap yayımlanmıştı. Kitapta, korse kullanan kadınların iç organlarının zarar gördüğü ve omurgalarının zedelendiği açıkça ortaya konulmuştu. Korsenin verdiği zararlar ispat edildiği halde, kadınlar dar korse giymeye devam etmiş, hatta bağlarını daha da sıkılaştırmışlardı. Döneme ait birçok yayında, bir hizmetçinin, hatta kocanın, bir ayağını kadının sırtına koyup bağlarını çekiştirerek korseyi daha da sıkı hale getirdiği sahneler tasvir edilmişti. Doktor Copeland, 1850'de yayımlanan Tıbbi Sözlük adlı çalışmasında, kadınların dar korse giyerek yalnızca omurgalarına değil, rahimlerine de zarar verdiğini yazmıştı. "Moda düşkünü 12 kadınların budalalıkları yalnızca kendilerine zarar vermiyor, gelecek nesilleri de tehlikeye atıyor" du. Bir Fransız'ın yazdığı gibi, korse "insan ırkının katili" idi. Bir Alman uzman, korsenin, kadınlarda görülen tüberküloz, kanser, epilepsi ve melankoli gibi çok çeşitli hastalıklara neden olduğunu bile öne sürmüştü.

 1851 yılında İngiltere' de büyük bir korse sergisi düzenlendi. Sergilenen korselerin arasında en dikkat çekici olan Corset Amawne, "atın üzerinde bile rahat hareket etmeye ve nefes almaya elverişli" olmasıyla övülüyordu. Hamilelik döneminde bile korse takmakta gösterilen ısrarın sonucu, birçok cfüi doğum olayı yaşanmıştı.

 Korsenin zararsız olduğunu savunanlar da yok değildi. Viktorya döneminin ünlü doktoru Bowdler, kadınların, arzu ettikleri biçim ve ölçüye sahip olmayı isteyebileceklerini savunarak, kadınlara korse kullanmalarını öneriyordu. Bowdler' e göre, korse kullanmanın "dikkat edilmesi halinde hiçbir sakıncası yoktu." Tabii Bowdler'in korse üreticileriyle yakın ilişki içinde olduğunu da söylemeliyiz.

 Viktorya döneminde, tezgahlarda, değişik beden yapıları için üretilmiş korseler sergileniyordu. Kamburu olan kadınlara "Kendinden Ayarlanabilir Simetrik Şekillendirici Korse", hafif topallığı olan kadınlara "Ters-Çeker Hijyenik Korse", çok şişman kadınlara "Kendinderi Ayarlanabilir Görünmez Donanımlı Korse" öneriliyordu. Tahta göğüslü kızlar için de, "Görünmez -Kürekkemiği Büzücü Korseler" vardı. 

Dar korseler, kaçınılmaz olarak nefes almayı zorlaştırıyordu. Bu korseler, diyaframdan nefes almayı imkansız hale getirerek yalnızca göğüsten kısa ve sık nefes alma alışkanlığına yol açıyordu. Viktor'ya döneminin şık bayanlarında sıkça görüldü, bayılmaların gerisinde bu neden vardı. O dönemin kadınlarında bir tarza dönüşen "kibar" duruşun nedeni de korseydi. 13 Amerikalı bir kadın yazar, korsenin "kaburgaları kıran, akciğerlere, kalbe, mideye ve daha birçok iç organa zarar veren sarılmak için can atan, bir ayı gibi kucaklayan bir zorba" olduğunu yazmıştı.


                                                                           >LARS MORRİS<

                                                                     > ŞARLATANLIĞIN TARİHİ<



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar